ENDERUNLU VASIF’I NASIL BİLİRDİNİZ?
Serkan Işın
“Emelün an-asıl âlemde elemdir aslı”
Enderunlu Osman Vâsıf Bey ve Dîvânı
Hazırlayan: Dr. Rahşan Gürel
Kitabevi Yayınları, 696 Sayfa.
Günümüz “ünlü şair”lerinin bir prototipi gibi görünüyor Vasıf. Biografisinin zigzaglı gidişatı ile birlikte geliştirdiği “biricik”liği, şiirinde, Rahşan Gürel’e bakarsak, Yahya Kemal’e doğru açılan bir çok kapıya da uç veriyor. “Enderunlu Vasıf Divanı” Kitabevi Yayınları arasından çıktı.
Yaklaşık 700 sayfalık bu kitap kendi devrindeki çürümeye koşut başka türlü bir çürümeyi şiirleri üzerinden göstermeye çalışan, belki de ilk Modern Kent Şairi Vasıf’ın, biyografisini yapıtına denkleştiren ve daha sonraki bakışların görme kusurlarını da gösteren dev ölçekli bir çalışma.
Ana hatlarına bakarsak, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın 19. Asır Türk Edebiyatı kitabında “estetik zevkteki çürüme” olarak gösterdiği devrin Divan şiiri geleneğine, neredeyse aykırı işler yapan Vasıf, etrafındaki dünyanın farkındadır. Yaşamın çürümeye başlaması, Mutlak’la ilişkinin hem Enderun kurumu hem de şairin Osmanlı kozmosundaki yeri açısından kesiştiği yer olan Kent’in değişmesi ile başlar. Vasıf’ın şiiri, kabaca “halk ağzı ile divan söylemekten” geçer. Namık Kemal buna şiddetle itiraz etmiş, Vasıf’ı yerden yere vurmuştur, Muaalim Naci de onu “pervasız” sayar.
Ondan sonrakiler de kimsenin yüz vermediği bu şaire, gerekli ilgiyi göstermemiş, onu kadın düşkünü, ten zevklerine fazla ehemmiyet veren kederli bir flanör olarak görmüşlerdir. “Araba Sevdası”nın Bihruz’u bile “türklerden şair çıkmaz” derken Vasıf’ın şiirini bir sürü yanlış okumaya tabi tutarak eğlenir onunla. Artık dil oyunlarından başka birşey olamayan Divan geleneğinin, Şeyh Galip ve Nedim’in gölgesini bile yakalayamadığı ama ona yaklaşma çabası içinde muazzam şiirlerin “nas”larla yazılmaya başladığı bir devrin adamıdır Vasıf.
Bu bağlamda onda incelenmesi gereken şeyler, ondan bir şair olarak alabileceğimiz şeyler değil, onun bir şair olarak dışarıdan aldıklarının, sosyal hayattan, küçük, dar bir çerçevenin dilinden devşirmeye çalıştıklarının bir özetidir. Giyim kuşamdan tutun da, şair meclislerinde tüketilen “keyif verici maddelerin” artık klasik şiirin imgelerinin yerine geçtiği bu kırılma devrinde, gözlerini açan tek şairdir belki de Vasıf. O, Mutlak Elem’i ile kendisi arasına giren bu “yaşam biçimine” gönlünü kapatmamıştır ve en az kendi devri kadar da “elim” bir vaziyettedir. Uzun bir ömür süren bu “popüler” kişilik, şarkıları Cumhuriyet döneminde bile dillerde dolaşan bir “rock yıldızı” gibidir.
Bu öznel kişiliğin “düşkünlüğü” daha sonranın “dekadans” tartışmalarından daha hakiki bir yerde durmaktadır. Çünkü “yerel”dir Vasıf’ın mekânı ve zamanı. Çeviri ya da taklid değildir. Sevgiliye artık “dilber, şuh, yosma” denilen bir devirde, sevgilinin mavi gözlü olmaya başladığı bir devirde artık başka türlü bir zevk, başka türlü bir estetik alana girildiğini de gözden kaçırmamak gerekir.
Belki de bu tür bir bozunmanın tarihi, gerçek bir Modernizm tarihi verecektir bize. Hata paylarından arındırılmış bir “saf” edebiyat merakının, tamlık merakının ve tabi bu imkansızlığın tam odağında, bugünkü “popüler şairin” bizdeki en hakiki temsili gibi durmaktadır.
KİTABIN ARKA KAPAĞINDAN
XXI. asra çok yaklaştığımız bu günlerde, belki on asırlık mazimiz, tahrip ve imha etmek yerine, imar ve ihya etmenin cazibedar keyfini ihtar ve telkin edici bir ibret tablosu olarak karşımızda durmaktadır. "Hür irfan" ve "hür vicdan" gibi aşina olmadığı değerleri sırtlanmak yerine, bu ibret tablosundan ders alarak gayretli ve mütevekkil kültürünün şerefli mirasını gururla taşıyacak şuurlu ve dinamik gençliğimizi meşakkatli bir vazife bekliyor:.. İnsanlık yarışında yeniden biz olarak var olmak için maziye tahammüllü, hali ciddiye alan ve istikbalden emin bir tavırla, yani yeni bir göz ve yeni bir gönülle, daha çok ilgilenme, daha doğrusu okuma ve daha güzel düşünme hürriyetini kullanma...
Artık siyah-beyaz okuma devri geride kaldı. Şimdi "renkli" ve "üç boyutlu" yani eskiyi, kendi estetik kaideleri içinde yeniden değerlendirebilecek kadar sabırlı, sistemli ve objektif olarak okuma zamanı. İşimiz zor fakat hedefimiz de bir o kadar efsunkar.